Thursday, January 4, 2007

100 bin dolar ödülü eğitime harcayan vali

Siirt’te iken 'Haydi Kızlar Okula' kampanyasının ve halen bulunduğu Sakarya’da 1 ytl=1 okul kampanyasının ısrarlı takipçisi olmuş bir vali o. O vali kim mi? İşte cevabı.

Bizler çocukken adetti.Yerel gazetelerde şehirde yılın siyasetçisi,yılın sporcusu,yılın öğretmeni,yılın doktoru,yılın annesi seçilirdi.Belki yılın siyasetçisi ve yılın sporcusu halen bir çok ilde seçiliyordur,ama diğerleri hoş ve naif anılar olarak kulaklarımızda uğulduyor.

Peki bir bürokratın,mülki amirin , yılın eğitim alanında en çok konuşulan ismi olmasına ne deriz?

Bu yıl Koç Vakfı'nın “Vehbi Koç Özel Ödülü” ödülü işte böyle birşey oldu. Ödülü Sakarya Valisi Nuri Okutan aldı.Adapazarı yerel medyasından, ulusal basına Nuri Okutan ismi bir anda gündem oldu.

Buna sebep hiç şüphesiz ödülün hak eden isme gittiğine dair ortak kanı ve bu ödülü hak edişin arkasında uzun yıllar süren ,sahici ve somut bir eğitim gönüllüğünün yatmasıydı.

Vali Nuri Okutan yıllar yılı gayretle , hiç usanmadan görev yaptığı her yerde eğitimi yaygın hale getirmenin gayretinde olmuş.O kadar ki okul öncesi eğitimden,kitap okuma alışkanlığına kadar eğitim başlığının altında ne varsa ,Vali Okutan’ın gündeminden eksik olmamış.

Siirt’de görevliyken “Haydi Kızlar Okula” kampanyasının;halen bulunduğu Sakarya’da 1 ytl=1 okul kampanyasının ısrarlı takipçisi olmuş.
Şimdi yıllar yılı yaptığı çalışmalarının bir meyvesi olarak ödülünü alıyor.
Ödül tam tamına 100 bin dolar.
Vali Okutansa ununu eleyip asmışa hiç benzemiyor.
Çünkü bu rakamı da okul yaptırmak üzere bağışlıyor.

Sular çekilince tarihi yol ortaya çıktı


Gümüşlük'te sular 1 metre çekilince, deniz dibindeki 'Kral Yolu' gün ışığına çıktı. Bugüne kadar sadece dalgıçların gördüğü 3 bin 500 yıllık yolu, 2 bin kişi yürüyerek geçti.

Bodrum'un Gümüşlük beldesi açıklarındaki Tavşan Adası çevresindeki sular çekilince tarihi kral yolu gün ışığına çıktı. 3 bin 500 yıllık antik Myndos kalıntıları üzerinde kurulu beldeye gelenler, Kral Mousolos'un kullandığı yolda yürüyerek adaya ulaşmanın heyecanını yaşadı.

Antik Myndos kentini kuran Halikarnassos Kralı Mousolos'un bu yolu, sevgilisi ve aynı zamanda kız kardeşi olan Artemisa ile vakit geçirmek, Ege'nin eşsiz günbatımını seyretmek için yaptırdığı biliniyor.

150 metre uzunluğunda, 2.5 metre genişliğindeki yolun ortaya çıkması, liman mevkiinden adaya yürüyerek ulaşmayı da mümkün kıldı. Yılbaşı ve bayram tatili için Bodrum'a gelen yerli turistler, olayı duyunca Gümüşlük'e akın etti. Bir günde yaklaşık iki bin kişi Kral Yolu'ndan geçti. Suların çekilmesi tarihi Tavşan Adası'nın yarımadaya dönüşmesine de neden oldu.

CHP'li Gümüşlük Belediye Başkanı Mehmet Ülküm, zaman zaman bölgede gel git yaşandığını, ancak bu kez su çekilmesinin olağandışı olduğunu söyledi. Ülküm, "Yıllardır ancak dalarak izleyebildiğim Kral Yolu üzerinde yürümek gerçekten heyecan verici. Bu önemli günü fotoğraflarla arşivimize kaydettik. Eğer sular yükselmezse Kral Yolu'nun etrafını koruma altına alarak tarihi bilgiler içeren levhalar asacağız. Bu fırsatı beldemizin tarihi ve kültürü adına değerlendireceğiz. Çalışmaları gün ışığında daha kolay yürüteceğiz" dedi.

MİLLİYET

Slip çamaşırlar kısırlık yapıyor

Slip tarzı çamaşırlar, dar blucinlerin de üreme sağlığını olumsuz etkilediğini belirten Kadayıfçı, ''Her 100 çiftten 20'si normal yollarla çocuk sahibi olamıyor. 10 yıl sonra her 100 çocuktan 5'i tüp bebek olacak'' diye konuştu.

Çukurova Üniversitesi (ÇÜ) Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı ve Tüp Bebek Merkezi Başkanı Prof. Dr. Oktay Kadayıfçı, her 100 çiftten 20'sinin normal yollarla çocuk sahibi olamadıklarını, 10 yıl sonra her 100 çocuktan 5'inin tüp bebek olacağını bildirdi.

Kadayıfçı, AA muhabirine yaptığı açıklamada, halk arasında ''kısır'' olarak tanımlanan üreme bozukluğunda, her zaman kadın suçlu gibi görülse de, yüzde 50 erkeğin, yüzde 50 de kadının payı bulunduğunu, ancak gelişen tıp imkanlarının evlat özlemi çeken ailelerin yüzünü güldürdüğünü bildirdi.

Kadayıfçı, gelecekte, hiç canlı spermi olmayan erkeklerin bile derisinden alınan bir parça sayesinde tüp bebek yöntemiyle çocuk sahibi olabileceklerini ifade etti. T

ürkiye'de erkeklerin sadakatsizliğine bağlı artış gösteren cinsel hastalıkların, sperm üretimini etkileyen bir faktör olduğunu belirten Kadayıfçı, ''Ayrıca günümüz toplumundaki yoğun stres, özellikle Türkiye'de çok sigara içme, alkol kullanımı ya da çok sıcak ortamlarda bulunmak gibi etkiler sperm sayısını ve kalitesini düşürüyor, hareketini bozuyor'' dedi.

Slip tarzı çamaşırlar, dar blucinlerin de üreme sağlığını olumsuz etkilediğini belirten Kadayıfçı, ''Her 100 çiftten 20'si normal yollarla çocuk sahibi olamıyor. 10 yıl sonra her 100 çocuktan 5'i tüp bebek olacak'' diye konuştu. Kadayıfçı, Tüp Bebek Merkezlerinde, hiçbir sosyal güvenlik kuruluşuna bağlı olmayanların bin ya da bin 500 YTL'lik harcama, yeşilkart ya da diğer sigortalıların ise 200-300 YTL harcayarak tüp bebek yöntemiyle evlat sahibi olabildiklerini kaydetti.

-BEŞİNCİ DENEMEDE GELEN MUTLULUK-

Bu arada, Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Balcalı Hastanesi'nde yaklaşık bir yıl önce yeniden faaliyete geçen Tüp Bebek Merkezi'ne başvuruda bulunan Sibel (32) ve Metin Önay (38) çiftinin evlat özlemi, tüp bebek yöntemi sayesinde sona erecek.

Bugüne kadar 4 ayrı merkezde tüp bebek denemesi yapan ancak, her defasında hayal kırıklığı yaşayan çift, beşinci tüp bebek denemesinin yapıldığı ÇÜ Tıp Fakültesi Tüp Bebek Merkezi'nden sevinçli haberi aldı.

Yaklaşık 12 yıldır evlat özlemi yaşayan Önay çifti, bebeklerini kucaklarına alacakları günü beklerken, ''Bugüne kadar bebek sahibi olabilmek için koca karı yöntemlerine kadar başvurmadığımız yol kalmadı. Tam umutlarımızı kaybetmiştik ki bir de ÇÜ'de tüp bebek yaptırmaya karar verdik. Buna kararı alırken de (bu son olacak) demiştik. Çünkü, ilaç kullanmaktan artık strese girmeye başlamıştık'' dediler. Merkez sorumlusu Yrd. Doç. Dr. İbrahim Ürünsak ise yeşil kart da dahil her türlü sosyal güvence altındaki çiftlere hizmetin verildiği merkezlerine ayda 70-80 çiftin tüp bebek için başvuruda bulunduğunu bildirdi

İşte hayat kurtaran 7 besin


Amerikan Kanser Araştırmaları Enstitüsü, vücudu kanser, kalp krizi, Alzheimer ve diyabet gibi ciddi rahatsızlıklara karşı koruyan besinlerin listesini açıkladı. İşte listedeki 7 besin:

İşte Amerika’nın en iyi uzmanlarının hazırladığı besin reçetesi:

Kalbi koruyor
* BADEM: Her gün, bir çay fincanın yarısını dolduracak miktarda, yani 30 gram badem yemeyi ihmal etmeyin. Omega-3 asitli yağları açısından oldukça zengin bir besin olan badem, kandaki kötü kolesterol (LDL) oranını yüzde 4.4 oranında düşürüyor. Badem böylece damar tıkanıklıklarını önleyerek, dolaşım sisteminin düzenli olarak çalışmasını sağlıyor; kalbi koruyor.

Diyabeti önlüyor
* KAHVE: Günde iki fincan kahve, özellikle orta yaşlardan sonra görülen Parkinson ve Tip-2 diyabete karşı vücudu koruyor. Kahvede bulunan kafein maddesi, diyabete yakalanma riskini yüzde 35 azaltıyor. Ayrıca ağrı kesici özelliği de bulunuyor. Ancak kahveyi mutlaka kalsiyum deposu olan sütle için. Böylece kafeinin kemikleri zayıflatmasını engellemiş olursunuz.

Sinirleri rahatlatıyor
* TARÇIN: Her yemekten sonra içinde bir miktar tarçın bulunan bir tatlı yemeyi unutmayın. Tatlı yemek istemiyorsanız, küçük bir çay kaşığı dolusu tarçını doğrudan suya ekleyerek içebilirsiniz. Tarçın kan şekerini düzenliyor, ayrıca sinir sistemini rahatlatıyor. Öte yandan köri baharatının içinde bulunan Tumerik adlı maddenin eklem iltihabını ve romatizmayı önlediğini unutmayın.

Patatesi haşlayın
* PATATES: Antioksidanlar yönünden çok zengin. Amerikan Tarım Dairesi’ne göre en yararlı 100 besinler arasında 17’nci sırada yer alıyor. Akciğer kanseri, diyabet ve kalp krizine karşı koruyor. Ancak patatesi kızartmak yerine, yağsız bir şekilde haşladıktan veya fırında pişirdekten sonra yemeyi tercih edin.

Kaslar için faydalı
* SEBZE ÇORBASI: Doyurucu ancak kalorisiz bir yiyecek olduğu için özellikle kilo vermek isteyenlerin bir numaralı tercihi. Ayrıca, özellike sebze çorbası sodyum bakımından zengin. Bir kase sebze çorbasında 500 miligram sodyum bulunuyor. Sodyum, sinir sistemi ve kasların düzenli olarak çalışmasını sağlıyor. Ayrıca vücuttaki sıvı miktarının dengesini düzenliyor. Ancak günde 1500 miligramdan fazla sodyum tansiyon ve kalp rahatsızlıkları konusunda tam bir ters etki yaratıyor.

Kansere karşı birebir
* ZEYTİNYAĞI: Zeytinyağı kanser riskini azaltıyor. Günde 25 ml. zeytinyağı alanların idrarlarında, hücrelere zarar veren ’8oxodG’adlı maddenin seviyesinin azaldığını ortaya çıkardı. Zeytinyağı kanserin yanısıra iyi kolesterol (HDL) oranın artmasını sağlayarak kalbi koruyor. 1 çorba kaşığı zeytin yağında 120 kalori bulunuyor. Bu nedenle günde 6 çorba kaşığını geçmeyin.

Kanseri engelliyor
* ÇAY: Siyah veya yeşil olsun, çayın her türü kanser riskinin azaltılmasında etkili bir rol oynuyor. Çay, kadınlarda rahim kanserine yakalanma riskini yüzde 50 azaltıyor. Göğüs kanseri içinse bu oran yüzde 60’a kadar çıkıyor. Çay ayrıca Alzheimer ve kalp krizine karşı vücudu koruyor.


Vatan

Kadınlar, bu erkek tiplerine dikkat!

Erkeklerdeki sahiplenme duygusu, aileye aşırı bağlılık ve içine kapanıklık, nasıl dış etkenler cildi kurutup çatlatıyorsa, kadını da öyle yıpratıyor. Bir süre sonra benlik duygusunu kaybeden kadın, depresyona giriyor

Nasıl ki dış etkenler cildi kurutup çatlatıyorsa, ikili ilişkilerdeki bazı erkek profilleri de, kadını yıparatabiliyor. Kadını bir anlamda kurutan bazı davranışlar, bir süre sonra ruhsal sıkıntıları da beraberinde getiriyor. Aldatılma, fiziksel, sözlü veya psikolojik şiddet, aşağılanma, hiç yerine konma, fiziksel görünümündeki eksiklikleri yüzüne vurma gibi davranışlar depresyona sokuyor. Memorial Hastanesi Psikoloji Uzmanı Psikolog Aslıhan Tokgöz Tozlu, kadınlara hayatı zehir eden erkek tiplerini sıraladı:

SAHİPLENME DUYGUSU DEPRESYONU TETİKLİYOR

İkili ilişkilerde ilişkiyi ve kadını yıpratan en önemli unsurlardan biri kıskançlık. Ancak, bunun da ötesinde kadını çok fazla yıpratan ve kıskançlığın da önüne geçebilen durum, sahiplenme duygusu. Evlendikten sonra erkeğin kadına hissettirdiği, ‘Sen benim malımsın’ düşüncesi kontrol mekanizmasını da beraberinde getiriyor. Erkek, kadının kıyafetlerine, davranışlarına karışıyor, arkadaşlarını görmesini istemiyor. Bir süre sonra da çalışmasına karşı çıkıyor. Hatta daha da ileri giderek, ‘benden önceki hayatını bitiriyorsun, benimle yeni bir hayata başlıyorsun’ diyebiliyor. Bu durumda kadın tek başına karar veremeyeceğini düşünmeye başlıyor. ‘Ben seninle varım, çünkü beni ben yapan bütün her şeyi seninle bıraktım’ düşüncesi ile kadın, bir süre sonra yok oluyor.

AİLE BASKISI YIPRATIYOR

“Senin annen benim annem, senin ailen benim ailem” ayrımı, ikili ilişkilerde kadın ve erkek için çok fazla yıpratıcı oluyor. Ama erkekler evlendikten sonra aile kavramını biraz daha ön planda tuttuğu için, kadın bu durumdan çok daha fazla etkileniyor. Erkek, ‘Annem benden önce gelir. Bir şey yapacaksan önce annemden izin alacaksın’ gibi yaptırımlar uygulayabiliyor. Bu durum bir süre sonra kadın için çekilmez bir hâl alabiliyor. Ataerkil ailelerde sıklıkla rastlanan aile sendromunda, kadına ‘bizi olduğumuz gibi her şeyimiz ile kabul edeceksin ve her dediğimizi yapacaksın’ duygusu veriliyor. Böylece duygularını ifade edemeyen kadın, depresyona sürükleniyor.

İÇİNE KAPANIK ERKEK ÇATLATIYOR

Kadınlar için öne çıkan en önemli sorunlardan biri de iletişim bozukluğu. Erkeğin içine kapanık olması, konuşmaması, zamanını bilgisayarın ya da elinde kumanda ile televizyonun karşısında geçirmesi, bir süre sonra kadını eşinden soğutuyor. Paylaşımcı olmamak ilişkiyi yıpratıyor.

DEPRESYONUN BELİRTİLERİ

Eşiyle sorunlar yaşayan kadın, içine kapanma, depresyon, yemek yeme alışkanlıklarında bozukluk, ev içinde eşi ile paylaşamadığı şeyleri ailesi ve arkadaşları ile paylaşma davranışları sergiliyor. Ruhsal olarak çökmeye başlıyor. Kaygı bozuklukları, depresyon, sürekli kötü bir şey olacak duygusu tetiklenebiliyor. Psikolog Aslıhan Tokgöz Tozlu, “bu durumdaki kadının psikolojik destek alması şart. Aksi taktirde içinden çıkalamayacak ruhsal bozukluklara sürüklenebilir” diyor